Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğum kontrolünü (vatana) ihanet olarak niteleyen son sözleri, kadın bedeni ve en çok da rahim üzerinde (erkek) devlet kontrolünü arttırmaya yönelik yoğunlaşan propagandanın en yeni tezahürü oldu.
Daha önce ideal çocuk sayısı, sezaryen, kürtaj konularında kadının üreme kapasitesinin (aile, toplum ve/ya devlet tarafından) kontrolüne yönelik tekrar tekrar yaptığı açıklamalar gibi bu sözler de bence yerinde bir infialle karşılandı ve haklı bir tepki uyandırdı. Öte yandan, muhalefetten çeşitli sesler, Erdoğan’ın sözlerin yolsuzluk oylaması öncesi bir gündem değiştirme hamlesi olduğunu ifade ettiler, dolayısıyla muhalif ilgi ve enerjileri hedefinden saptırdığını ima ettiler. Farklı haber ve yorum kaynakları (1), mizah siteleri ve sosyal medya (2), hatta Erdoğan’ın sözlerini kadın hakları açısından eleştirel bir şekilde yorumlayanlar bile, bu sözlerin gündemi değiştirmeye yönelik olduğunun altını çizdiler.
Bu vurguda haklı bir yan elbette var: Erdoğan gerçekten de düzenli ve başarılı bir şekilde, politik kriz dönemleri haricinde, gündemi belirliyor ve değiştiriyor. Üstelik Erdoğan’ın gündem üzerindeki bu hakimiyeti, iktidarın hegemonyasının hem uygulayıcısı hem koruyucusu hem de sonucu. Bu hegemonya altındaki muhalefet de sıklıkla Erdoğan’ın sözlerine yanıt yetiştirme telaşıyla kendini tepkisel bir konumda buluyor ve kadın, trans ve işçi cinayetlerinden Suriyeli ve Kobaneli mültecilerin haklarına, emek direnişlerinden kent ve doğa yağması karşıtı örgütlenmelere kadar, kendi meselelerine öncelik veremiyor (3). Dolayısıyla muhalif gündemde ne olduğunu ve kimin sözünün gündemi belirlediğini sürekli sorgulamak yerinde.
Öte yandan, bu gündem değiştirme tartışmalarına feminist bir bakış açısından bakınca, bunların bazen açıkça muhalefet etmek niyetinde oldukları halde, erkek(si/çi) bir politika anlayışını beslediklerini düşünüyorum. Öncelikle, Erdoğan’ın hemen her konuşması bir gündem belirleme/değiştirme hamlesi olarak anlaşılabilecekken, bu tartışmanın daha çok ve daha kolay konusu olan sözleri genellikle toplumsal cinsiyet konularında, bilhassa da rahime dair, mevzular oluyor. Bu tutumun altında yeterince sorgulanmamış bir varsayım yatıyor: Kadına, bedene, cinselliğe, üremeye dair konular, hakiki (muhalif yada hegemonik) politikanın gündemi değildir, bunlar daha ziyade tali, yüzeysel, gerçek gündemi gizleyen, sahici politikadan saptıran sözde gündemlerdir.
“Gündem değiştiriyor” varsayımı neyi örtüyor?
Cinsiyet politikaları ikincil sayan bu varsayım politik açıdan erkek bir bakış açısını yansıtıyor ve üç ciddi ideolojik örtme yapıyor:
Birincisi, Erdoğan’ın bu ve benzeri sözleri, muhalefeti oyalamak için ortaya atılmış arkası boş sözler değil, kadınların hayatını direkt olarak etkileyen, sınırlayan, hatta tehdit eden toplumsal yargıları ve halihazırda sürdürülen veya planlanan devlet politikalarını haklı göstermeye yönelik politik söylemler. Feministlerin ve kuir aktivistlerin tekrar tekrar söyledikleri gibi bu sözler kadınlara ve egemen heteropatriyarkal cinsiyet rejimine uymayan herkese, karşı baskıyı ve şiddeti meşrulaştıran nefret söylemleri. Dahası üreme sağlığına dair haklar konusunda ciddi sıkıntılar yaşandı. Örneğin, iktidarın arzu ettiği ya da dayattığı değişiklikler feminist muhalefetin güçlü sesiyle (en azından şimdilik) engellenmiş olsa da, kürtaja erişimde fiili engeller yaşandı (4). Böylesi kısıtlamaların kadınların, bilhassa yoksul kadınların, hayatını tehdit ettiğini tarihsel tecrübelerden çok iyi biliyoruz. Yani bu saptırılmış gündem olarak görülen konular, tartışmanın nesnesi olanlar için hayati önemde. Bu konuların gündemi değiştirmeye yönelik stratejik zamanlamalarla dile getirilmesi, onların yaşamsal önemini değiştirmiyor. Gündemi değiştirme hamlesidir diyerek bu konuları ikincilleştirmek, feminist bakış açısından yakıcı ve acil olan bu hayatiyeti gizliyor, özel olan, bedensel olan politiktir diyen feminist eleştiriyi hakiki politik gündemi bulandıran, sulandıran bir ses gibi gösteriyor.
İkincisi, gündem değiştirme tartışmaları, kadın bedeni üzerinde hakimiyet üzerinden ifade bulan erkek egemen politika dilinin ve tarzının Erdoğan’ın hükmetme biçiminin, onun erkeksi popular otoriterliğinin içkin bir unsuru, hatta temeli taşı olduğunu gizliyor. Oysaki Erdoğan’ın kadın ve hatta (en azından genç) erkek vatandaşla kurduğu ilişki, cinsiyetli bir ilişki ve patriyarkal bir tahakküm üzerinden yürüyor. Düğünlerde genç çiftlere üç çocuk yapmalarını, sokakta gençlere sigara içmemelerini söylemek Erdoğan’ın iktidarının samimiyetinin, anlaşılırlığının önemli bir boyutu. Bunu tali görmek Erdoğan’ın politik iktidarının niteliğini analiz etmeyi ve bu iktidarı eleştiren feminist ve kuir muhalefetin hakkını vermeyi güçleştiriyor.
Son olarak, gündem değiştirme tartışmaları, kadına ve bedene dair konularının meşru politik gündemler olmadıklarını ima ederken, hakiki politikanın başka bir alanda gerçekleştiğini söylemiş oluyor. Bu alan da elbette büyük harfle başlayan erkek Politikanın alanı: Büyük adamların, devlet adamlarının, partilerin, devletlerin ve onların bildiği, bahsettiği, düzenlediği sahici politik ve ekonomik mevzuların alanı. Oysaki AKP iktidarının bilhassa geç döneminde ortaya çıkan toplumsal cinsiyet, iktidarın diliyle söylersek aile politikaları, ekonomik ve politik düzeni sadece meşrulaştıran değil, bizzat üreten ve sürdürülebilir kılan uygulamalar. Erdoğan’ın kendisinin de tekrar tekrar ve açıkça ifade ettiği gibi, nüfus artışının sürmesi ve ülkenin genç nüfusunun korunması, ekonomik gerekçelerle arzu ediliyor. Bu stratejiyle, kadınların annelik emeğini yoğunlaştırarak ucuz emek arzını sermayeye (ve devlete) en düşük maliyetle sürdürmek ve böylece global ekonomik düzende rekabet avantajı sağlayarak ekonomik büyümeyi sübvanse etmek ümit ediliyor. Dahası, aile ve egemen toplumsal cinsiyet rolleri üzerinden, koşulsuz hak olarak tanınmayan koşullu sosyal yardımlar dağıtılıyor, kadının ev içi (çocuk, yaşlı, hasta, engelli) bakım emeğine yön veriliyor. Böylece, aile merkezli yeni muhafazakarlık üzerinden neoliberal ekonomi politikalarının yıkıcı etkileri yönetiliyor ve hatta partiye/devlete bağ(ım)lılığa tahvil edilebiliyor. Bu bağlamda, rahime dair konuları hakiki gündemi değiştiren ikincil mevzular saymak, bunların klasik anlamda ekonomik ve politik alanlara yön veren nüfus ve beden politikaları olduklarını görmemizi zorlaştırıyor.
Çok boyutlu politika yapabilmek
Neyse ki bu konular feminist politikanın hem ülkemizde hem dünyada mücadele tarihi sonucunda inkar edilemez ve geri dönülemez bir şekilde politik olarak tanındı. Tam da bu yüzden iktidar dahi, en azından ele güne karşı, son İstanbul sözleşmesi izleme grubu seçimi örneğinde görüldüğü gibi kadın STK’larına muhtaç, toplumsal cinsiyet eleştirisi dilini aile ve genel ahlak savunusu üzerinden yeni muhafazakarlığa tercüme eden ve iktidar sahibi erkeklerin karıları ve kızlarının liderliğindeki kuruluşları feminist ve kuir örgütler yerine ikame etmeye çalışması da bunun ironik bir sonucu.
Yine neyse ki Türkiye’de muhalif politika üreten birçok feminist ve kuir örgüt ve birey var ve daha önce de usanmadan yaptıkları gibi, doğum kontrolü ihaneti açıklaması üzerine de söz söylediler (5). Bu durumda bence muhalefetin yegane yapması gereken kadın ve LBGT bakış açısından söylenen sözleri, iktidara tepki veren konumunda olduğunda dahi gündem saptırma kurbanı olarak değersizleştirmemeye özen göstermek, bilakis dinlemek ve güçlendirmek. Üstelik feministler çok boyutlu politika yapabildiklerini, örneğin kürtaj haktır derken, Roboski katliamdır diye ekleyerek gösterdiler.
Elbette genel olarak muhalefetin ve özel olarak da feminist politikanın kendi gündemini, kendi sesini öncelemesi çok önemli, ancak alameti farikası aile merkezli bir yeni muhafazakarlık olan bir iktidarın hegemonyası altında muhalefet ederken kadın, beden, cinsiyet, cinsellik, üreme gibi alanlarda üretilen feminist söz, gerçek politik gündemlerden rol çalan bir saptırma değil, en temel ve gerekli bir politik müdahaledir. (ZKK/ÇT)
Zeynep Kurtuluş Korkman, Yardımcı Doçent, Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları, Arizona Üniversitesi |
(1) http://www.aktifhaber.com/sozcuye-gore-erdoganin-yeni-hedefi-prezervatif-lobisi-1094792h.htm
http://www.yurtgazetesi.com.tr/zirvedeki-catlagin-sifreleri-makale,9587.html
http://www.milliyet.com.tr/yine-kadinlar-/gundem/ydetay/1988921/default.htm
http://www.egeninsesi.com/178062-erdogandan_gundem_degistirme_cabalari
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/172091/Dogum_Kontrolu_-ihanet_-_Onlar.html#
(2) http://www.sosyalmedya.pro/erdoganin-dogum-kontrol-sozleri-sosyal-medya-yi-yikti-2759.html
https://eksisozluk.com/yillarca-bir-dogum-kontrolu-ihaneti-yaptilar--4638390
(3) Tanil Bora AKP hegemonyası ve muhalefetin gündemi konusuna daha yakından bakan bir yazıyı geçtiğimiz günlerde yayınladı. Bu yazıda da parantez içinde verilen gündem değiştirme örnekleri kürtaj ve kadın erkek eşitliği konularındaydı.
http://www.haberturk.com/yazarlar/ali-tezel-1016/931620-kurtaj-yeniden-sgknin-odeme-kapsamina-girdi
(5) http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/149201/_Erdogan_kadin_dusmani_.html#